slot zeus colombia88 macau999 gaco88 mawartoto

Blog

Prostatik Arter Embolizasyonu

Prostat Arter Embolizasyonu: Benign Prostat Hiperplazisi Tedavisinde Yenilikçi Bir Yöntem

Selamlar! Bugün sizlere prostat arter embolizasyonu hakkında detaylı bilgiler sunarak, prostat büyümesinin tedavisinde kullanılan bu yenilikçi yöntemi tanıtmak istiyorum. Prostat arter embolizasyonu (PAE), prostatla ilgili sorunları olan erkeklere cerrahi olmayan bir çözüm sunan minimal invaziv bir işlemdir. İşte bu tedavi yöntemiyle ilgili bazı önemli bilgiler:

Prostat büyümesi, özellikle yaşlanmaya bağlı olarak ortaya çıkan sık görülen bir durumdur. Benign prostat hiperplazisi (BPH) olarak adlandırılan bu durum, prostatın zaman içinde büyümesine ve idrar yollarını sıkıştırmasına neden olabilir.

PAE işlemi, anjiyografi yöntemiyle gerçekleştirilir. Kasıktan bir kateter aracılığıyla prostat arterine yönlendirilir ve ardından özel maddeler enjekte edilerek kan akışı azaltılır, prostat büyümesi durdurulur.

PAE’nin en önemli avantajlarından biri cerrahi müdahale gerektirmemesidir. Bu, hastaların ameliyat sonrası iyileşme süreciyle ilgili sorunlarla karşılaşmadan tedavi olmalarına olanak tanır. Ayrıca, işlem genellikle lokal anestezi altında yapılır.

PAE, idrar yolu semptomlarını iyileştirir, idrar akışını düzenler ve prostatın küçülmesine yardımcı olarak hastaların yaşam kalitesini artırır. Bu sayede idrar yapma sorunlarına bağlı rahatsızlıklar azalır.

PAE, ameliyat riskleri ve yan etkileri açısından daha güvenli bir seçenektir. Kanama, enfeksiyon ve anestezi komplikasyonları gibi riskler daha azdır ve hastanede kalma süresi genellikle kısadır.

Prostat arter embolizasyonu, prostat büyümesi sorunu yaşayan erkekler için umut verici bir tedavi seçeneği sunmaktadır.

Bu bilgiler, uzman doktor İbadat Hasanov tarafından doğrulanmış tıbbi bilgilerle desteklenmiş olup, prostat sağlığının korunması konusunda bireyleri bilgilendirmeyi amaçlamaktadır. Detaylı bilgi ve randevu için bizimle iletişime geçin.

Erektil Disfonksiyon (Sertleşme Bozukluğu) Nedir?

Erektil disfonksiyon, cinsel ilişki için gereken penis sertliğinin sağlanamamasıyla karakterize edilen bir durumdur. Halk arasında iktidarsızlık olarak bilinen bu sorun, en az altı ay süresince devam etmesi durumunda tanı konur.

Cinsel Sağlık ve Erektil Disfonksiyon İlişkisi

Erektil disfonksiyon, bireylerin cinsel yaşamlarını düzenli ve sağlıklı bir şekilde sürdürmelerini engeller. Bu durum, sadece bireyleri ve eşlerini cinsel sağlıklarını etkilemekle kalmaz, aynı zamanda fiziksel ve zihinsel sağlıklarını da olumsuz yönde etkileyebilir. Bu nedenle, erektil disfonksiyonun tedavi edilmesi önemlidir.

Erektil Disfonksiyonun Nedenleri

Erektil disfonksiyonun birden çok fiziksel ve psikolojik nedeni vardır.

Fiziksel Nedenler: Yaşam Tarzı Seçimleri

Erektil disfonksiyonun fizyolojik sebeplerinden biri, doğuştan veya sonradan oluşan bir fiziksel bozukluktur. Ayrıca, penisteki damarlanmanın sağlığında bozukluklar, damar daralması veya tıkanıklığı gibi durumlar da fiziksel nedenlere örnek olarak gösterilebilir. Hipertansiyon, yüksek kolesterol, diyabet gibi hastalıklar da ereksiyonu etkileyebilir.

Psikolojik Nedenler: Stres

Cinsel yaşamın temelini oluşturan faktörlerden biri sağlıklı bir zihinsel durumdur. Ancak anlaşmazlıklar, stres ve performans kaygısı gibi psikolojik faktörler, erektil disfonksiyona neden olabilir.

Erektil Disfonksiyonun Belirtileri

Erektil disfonksiyon belirtileri, sürekli veya tekrarlayan ereksiyon problemleri, cinsel istekte azalma ve diğer ilgili belirtiler şeklinde ortaya çıkabilir.

Erektil Disfonksiyon Testi Nedir?

Uluslararası Erektil Disfonksiyon İndeksi (IIEF-5), sertleşme probleminin teşhisinde kullanılan bir ölçektir. Ancak tek başına yeterli değildir; çeşitli laboratuvar incelemeleri de gerekebilir.

Erektil Disfonksiyon Tedavisi

Erektil disfonksiyon tedavisi, yaşam tarzı değişiklikleri, ilaç tedavisi, enjeksiyonlar, etikilenen atar veya toplar damara yönelik damar içerisinden uygulanan girişimsel radyolojik tedaviler, ESWT terapisi ve penil protez uygulamaları gibi çeşitli yöntemleri içerir.

Sıkça Sorulan Sorular

Erektil Disfonksiyon Kaç Yaşında Başlar?
Erektil disfonksiyon her yaşta ortaya çıkabilir, ancak genellikle 40 yaş ve sonrasında daha sık görülür.

Erektil Disfonksiyon Kendiliğinden Geçer mi?
Kendiliğinden geçme durumu nadirdir; altında yatan sebep tedavi edilmelidir.

Erektil Disfonksiyonun Tedavisi Mümkün mü?
Evet, çeşitli tedavi yöntemleri ile erektil disfonksiyon tedavi edilebilir.

Erektil Disfonksiyon Egzersizleri Etkili Mi?
Egzersizler, pelvik taban kaslarını güçlendirerek sertleşmeyi iyileştirebilir. Ancak herhangi bir egzersiz programına başlamadan önce doktora danışmak önemlidir.

Bu bilgiler, uzman doktor İbadat Hasanov tarafından doğrulanmış tıbbi bilgilerle desteklenmiş olup, erektil disfonksiyon konusunda bireyleri bilgilendirmeyi amaçlamaktadır. Detaylı bilgi ve randevu için bizimle iletişime geçin.

Girişimsel Radyoloji

Girişimsel Radyoloji: Modern Tanı ve Tedavi Yaklaşımları

Girişimsel Radyoloji, görüntüleme teknolojilerinin kullanıldığı etkileyici tanı ve tedavi yöntemlerini içerir. Son yıllarda teknolojinin ilerlemesi, hastalıkların konforlu bir şekilde tespit edilmesini ve başarılı bir şekilde tedavi edilmesini sağlamıştır.

Yapılan İşlemler:

I) Damar Dışı Girişimsel İşlemler

A) Perkütan Biyopsi

Ultrason, tomografi ve MR rehberliğinde, lokal anestezi ile gerçekleştirilen biyopsi işlemi, farklı organlardan doku ve hücre alımını içerir. Örneğin:

Perkütan Karaciğer Biyopsisi: Karaciğer biyopsisi, Hepatit B ve C, alkolik hepatit, ilaç zehirlenmeleri gibi durumların aktivitesini belirlemede ve karaciğer tümörlerinin kesin tanısını koymada kullanılır. Ultrason eşliğinde lokal anestezi ile gerçekleştirilen bu işlem, hastaların kanama riski nedeniyle dikkatle takip edilir.

Perkütan Böbrek Kitle Biyopsisi: Ultrason rehberliğinde yapılan böbrek biyopsisi, böbrek parankimi veya tümörden küçük bir parça almayı içerir. Hasta, lokal anestezi altında ağrısız bir şekilde işlemden sonra bir gün içinde taburcu edilir.

Perkütan Akciğer Biyopsisi: Akciğer biyopsisi, akciğer içindeki kitle veya lenf bezlerinden küçük bir parça almayı amaçlar. Genellikle bir kitleyi tanımlamak için yapılan bu işlem, lokal anestezi ve tomografi eşliğinde gerçekleştirilir.

Tiroit Bezi Biyopsisi: Tiroit nodüllerinde kanser riski bulunduğunda yapılır. Lokal anestezi altında enjektörle gerçekleştirilen bu işlem sonrasında hastaya herhangi bir kısıtlama uygulanmaz.

Pankreas Biyopsisi: Sadece pankreas tümörü şüphesi olan hastalara uygulanan bu işlem, tomografi veya ultrason rehberliğinde ince veya kalın iğne ile gerçekleştirilir. Hasta, bir gün içinde taburcu edilir.

Kemik Biyopsisi: Kemik hastalıkları ve kemik kanserlerinde tanı koymak için kullanılır. Tomografi eşliğinde yapılan bu işlem, genellikle kısa sürede tamamlanır ve hasta kısa bir takip sonrasında evine gönderilir.

Diğer Organ Biyopsileri: Batın içi kitleler, boyun kitleleri ve kas tümörleri gibi diğer organlara benzer şekilde biyopsiler yapılabilir.

B) Drenaj İşlemleri (Ultrasonografi veya Bilgisayarlı Tomografi Eşliğinde)

Drenaj, vücuttaki iltihapların ve biriken sıvıların ameliyatsız bir şekilde boşaltılması işlemidir. Girişimsel radyologlar tarafından ultrason veya bilgisayarlı tomografi ile görüntülenen apseler veya biriken sıvılar, lokal anestezi altında drenaj kateteri ile boşaltılır. Bu işlem, apsenin iltihap kesildikten sonra çıkartılmasıyla tamamlanır. Karaciğer, dalak, böbrek, karın içi ve toraks gibi alanlardaki abse ve sıvılar, cerrahi müdahale olmaksızın tedavi edilebilir.

C) Safra Yolu Girişimleri

Safra Yolu Drenaj, Stent ve Balon İşlemleri: Safra yollarındaki tıkanıklıkları veya safra kaçaklarını tedavi etmek amacıyla uygulanan bir dizi işlemdir. Safra yolu drenajı, gastroenterologların endoskopik işlemleri yanında, girişimsel radyologlar tarafından da uygulanabilir.

Safra Yolu Tümörlerinde Radyofrekans Ablasyon: Safra yolu tıkanmalarına neden olan kanser hastalarına uygulanan bir işlemdir. Safra yollarına yerleştirilen bir tel aracılığıyla tümör yakılır, stent açıklığı uzatılır ve tümörün nüks etme riski azaltılır.

Perkütan Kolesistostomi (Ultrasonografi Eşliğinde Safra Kesesine Kateter Yerleştirilmesi): Akut kolesistit durumunda, safra kesesinin ameliyatla çıkarılmasından önce, safra kesesine drenaj kateteri yerleştirilerek hastanın durumu stabilize edilebilir.

D) Kist Hidatik Tedavisi

Halk arasında “köpek kisti” olarak bilinen kist hidatik, parazit kaynaklı bir hastalıktır. Karaciğerde sıkça görülen bu kistler, içi sıvı dolu ince zarlı keselerdir. Tedavi, antiparazit ilaçlarla birlikte kistin ameliyatla çıkarılması veya ameliyatsız boşaltılması gerektirir.

E) Organlardaki Basit Kistlerde Tedavi (Karaciğer, Böbrek, Meme, Tiroid…)

Vücut içindeki herhangi bir organda görülen basit kistler, genellikle zararsızdır ancak zamanla büyüyerek çevre dokulara baskı yapabilir. Tedavi, küçük kistlerde iğne ile boşaltma ve büyük kistlerde plastik boru yerleştirilip içine alkol verme yöntemlerini içerebilir.

F) İdrar Yolu Girişimleri

Nefrostomi:
İdrar yollarındaki tıkanıklıkları düzeltmek amacıyla nefrostomi işlemi uygulanır. Ultrason eşliğinde, mesaneye ulaşan idrarın böbrekte birikmesini önlemek için plastik bir kateter (stent) yerleştirilir. Bu işlem, üroloji uzmanları tarafından gerçekleştirilir. Ayrıca, böbrek içindeki genişleyen kanallara ince bir iğne ile plastik bir tüp yerleştirilerek biriken idrar dışarıya alınabilir.

Üreteral Stentleme:
Malign idrar yolu darlıklarında, mesaneden takılamayan plastik stentler direkt olarak böbrekten girilerek yerleştirilebilir. Bu işlemde, darlıkla mücadele için balon işlemleri de uygulanabilir.

Eksternal-Internal İleo-Üretero-Nefrostomi:
Üriner diversiyon, idrar akışının bozulduğu durumlarda proksimaldeki idrar yolunun cilt ve bağırsağa bağlanmasıdır. Bu işlem, üreterlerin bağırsak ve cilde bağlandığı durumlarda oluşan idrar yolu tıkanıklıklarını tedavi etmek için yapılabilmektedir.

Perkütan Sistostomi:
Mesane çıkışındaki ciddi darlıklarda, idrar sondası takılamadığında, direkt ciltten idrar torbasına drenaj kateteri yerleştirilerek idrarın dışarı atılması sağlanır.

G) Lenf Kaçakları ve Lenfosel Tedavisi (Lenf Sistemine Yönelik Girişimler)

Lenf, vücuttaki önemli bir sıvıdır ve lenf kaçakları travma ya da cerrahi sonrasında ortaya çıkabilir. Bu kaçaklar, lenf sıvısının karın içine dökülerek kist oluşturabilir. Lenf sistemine yönelik girişimsel tedaviler, cerrahi müdahale veya ameliyatsız yöntemlerle kaçağın tespitini ve kapatılmasını içerir. Yeni bir yöntem olarak Lipiodol kullanımı, hem kaçak görüntülenmesini hem de kaçak yerinin kapanmasını sağlamaktadır.

H) RF Ablasyon, Mikrodalga Ablasyon (Tümörlere Yönelik Yakma İşlemleri)

Karaciğer, böbrek, tiroit ve kemik tümörlerinde cerrahi alternatifi olarak uygulanan ablasyon işlemleri, tümör dokusunun değişik enerji yöntemleriyle yok edilmesini amaçlar. Bu yöntemler, radyofrekans (RF) ablasyon ve mikrodalga ablasyon olarak adlandırılır. Karaciğer tümörlerinde başarıyla uygulanan bu işlemler, organlardaki birincil tümörlerin ve metastazların tedavisinde güvenli bir seçenek sunar.

Ağrı Tedavileri (Çölyak Ganglion Blokajı, Stellate Ganglion Blokajı):

Çölyak Ganglion Blokajı:
Karın üst kısmındaki ağrıların tedavisi için uygulanan bu blokaj, çölyak gangliyonunun lokal anestezik enjeksiyonuyla gerçekleştirilir. Pankreas, safra kesesi, mide ve karaciğer tümörlerine bağlı ağrıların giderilmesinde kullanılır.

Stellate Ganglion Blokajı:
Baş, boyun ve üst ekstremite ağrılarını tedavi etmek amacıyla uygulanan stellate ganglion blokajı, lokal anestezik enjeksiyonuyla gerçekleştirilir. Zona sonrası ağrılar, kanser ağrıları, omuz-kol sendromu gibi durumlarda etkilidir.

Girişimsel Radyolojinin Vasküler İşlemleri: Atardamar Hastalıklarının Tedavisi

Damar hastalıkları, atardamar ya da toplardamardan kaynaklanan önemli sağlık sorunlarıdır. Atardamar tıkanmaları genellikle damar kireçlenmesi olarak bilinir ve ileri yaş, şeker hastalığı, yüksek kolesterol, yüksek tansiyon, sigara kullanımı ve böbrek hastalığı gibi faktörlere bağlı olarak sıkça görülür.

Periferik Arter Darlık ve Trombozlarında Anjiografik Tedavi (Kol-Bacak Atardamar Tıkanıklıkları):
Kol ve bacak atardamar tıkanıklıkları özellikle yaşlı ve pıhtılaşmaya eğilimli hastalarda sıkça karşılaşılan bir durumdur. Bu tür tıkanıklıklar, atardamarlardaki darlık ve tıkanıklıkların cerrahi dışı tedavileri arasında balon, stent, ilaçlı balon, trombektomi ve aterektomi gibi yöntemlerle başarılı bir şekilde tedavi edilebilir.

Boyun Şahdamarı Darlıkları (Karotis Stentleme):
Boyun damarlarında oluşan darlık veya tıkanıklık durumlarında kalıcı inme ve felç riski artar. %60-70 oranındaki darlıkta tedavi gereklidir. Cerrahi endarterektomi veya stent – balon işlemleri, bu tür durumları başarıyla tedavi etmek için kullanılan yöntemler arasındadır.

Bağırsak Damar Tıkanıklıkları (Mezenter Arter Darlığı):
Bağırsak atardamarlarının tıkanıklığı, genellikle ileri yaşta yemek sonrası karın ağrısı şeklinde belirti veren bir hastalıktır. Stent ve balon işlemleri, cerrahi bypass veya ameliyatsız tedavide öncelikle tercih edilen yöntemlerdir.

Böbrek Damar Tıkanıklıkları (Renal Arter Darlığı):
Böbrek damarlarındaki darlıklar genellikle erken dönemde belirti vermez, ancak dirençli hipertansiyon ve böbrek fonksiyon bozukluğu ile ilişkilidir. Tanı için Doppler ultrason, bilgisayarlı tomografi ve MR anjiografi kullanılabilir. Ciddi darlıklarda, stent – balon işlemleri tercih edilir.

Göğüs – Karın Ana Atardamar Balonlaşması (Aort Anevrizması):
Aorta genişlemesi veya balonlaşması anevrizma oluşturabilir. Bu durumun tedavisi açık cerrahi veya anjiyo ile stent yerleştirme işlemlerini içerir.

Periferik Damar Anevrizmaları:
İliak, femoral, popliteal, subklavian, karotis, brakial, çölyak, renal, splenik, mezenter arter anevrizmaları gibi anevrizmaların tedavisi, anjiyografi altında stent-greftlerle gerçekleştirilebilir. Travma veya ameliyat sonrası oluşan yalancı anevrizmaların erken tedavisi önemlidir ve femoral arter psödoanevrizmalarında trombin ile başarılı sonuçlar elde edilebilir.

Akciğer Kanamalarının Durdurulması (Bronşial Arter Embolizasyonu):
Hemoptizi durumunda, acil tanı ve tedavi gerekebilir. Ciddi kanama durumlarında cerrahi tedavi veya anjiyo ile kanayan damarın kapatılması gerekir. Bronşial arter embolizasyonu, akciğer kanamalarının etkili bir şekilde durdurulmasında kullanılan bir yöntemdir.

Mide-Bağırsak Kanamalarında Embolizasyon (Gastrointestinal Kanamalarda Embolizasyon):
Kanamanın kaynağının tespiti ve tedavisi, hematemez (kan kusma) veya melena (dışkıda kan) gibi belirtilerin ciddiyetine bağlıdır. Üst sistem kanamalarının genellikle ülserlerden kaynaklandığı durumlarda embolizasyon, kanayan damarın anjiografik olarak tespit edilip kapatılmasını içerir.

Burun Kanamalarında Embolizasyon:
Hem basit nedenlerden hem de ciddi sorunlardan kaynaklanabilen burun kanamaları, tedavi gerektiren durumları içerir. Arka burun kanamalarında, anjiografik olarak belirlenen kanayan damarın embolizasyonu, etkili bir tedavi yöntemi olarak kullanılır.

Toplardamarlara Yönelik İşlemler:
a) Kol ve Bacak Damar İçi Pıhtılarında Tedavi:
Uzun süren seyahatler, ameliyat sonrası immobilitenin yol açtığı venöz tromboz durumlarında, anjiografik yöntemlerle pıhtı temizleme ve stent-balona yönelik işlemler uygulanabilir.

b) Varis Tedavi Yöntemleri:
Varis tedavisi için lazer ve radyofrekans gibi ameliyatsız yöntemler, sıkça görülen bu rahatsızlığı başarılı bir şekilde tedavi etmektedir.

c) Akciğer Damarları Pıhtıların Tedavisi (Pulmoner Embolide Tedavi):
Kol ve bacak damarlarındaki pıhtıların akciğer damarına gitmesi durumunda uygulanan tedaviler, kasıktan girilerek pıhtı eritici ilaçların verilmesini içerir.

d) Karaciğeri Besleyen Damar Pıhtı Tedavisi (Portal Ven Trombozu):
Karaciğere kan taşıyan toplardamarlardaki pıhtının tedavisi için portal ven trombozu işlemleri, damar içinden pıhtı temizleme ve pıhtı eritici ilaçların verilmesini içerir.

e) Geçici ve Kalıcı Kataterlerin Yerleştirilmesi (Port Kateter):
Kanser hastalarında kemoterapi için kullanılan port kateterler, anjiografi eşliğinde yerleştirilebilir.

f) Diyaliz Fistül Disfonksiyonlarında Tedaviler:
Diyaliz fistüllerinin darlıkları ve pıhtıları, anjiyografi ile açma ve stent-balona yönelik işlemlerle tedavi edilebilir.

g) Böbrek Üstü Bezi ve Hipofiz Bezi Kan Örneklemeleri:
Conn sendromu ve Cushing sendromu gibi nadir hastalıkların tanısında kullanılan damar içi örneklemeler, anjiografi altında yapılarak hastanın aynı gün taburcu edilmesini sağlar.

C) Organ veya Tümöral Embolizasyon: Vasküler Girişimlerde Güncel Tedavi Yaklaşımları

Karaciğer Kötü Huylu Tümörlerinde Embolizasyon (Kemoembolizasyon):
Karaciğerdeki kötü huylu tümörlere yönelik kemoembolizasyon, atardamarlardan girilerek uygulanan bir tedavi yöntemidir. Kemoterapötik ilaçların tümör içine doğrudan verilmesi, sistemik yan etkilerden kaçınmayı sağlar. Büyük ve sayıca fazla tümörlerde cerrahi veya radyofrekans ile tedavi mümkün olmadığında, kemoembolizasyon önemli bir alternatif sunar.

Karaciğer Dev Hemanjiomlarında Kemoembolizasyon:
Hemanjiomlar, karaciğerin en yaygın iyi huylu tümörlerindendir. Büyük boyutlara ulaşması durumunda, kemoembolizasyon anjiografik yöntemlerle tümör içine kemoterapötik ilaçların uygulanmasıyla etkili bir tedavi sağlar. Bu yöntem, hastanın sistemik yan etkilerden korunmasını sağlar.

Miyom Embolizasyonu:
Rahim miyomları, kadınların üreme organlarında sıkça görülen bir durumdur. Miyom embolizasyonu, anjiyografi ile gerçekleştirilen lokal bir işlemdir. Ultrason ve MR kontrolleri sonrasında hastalar, işlemden sonra 1-2 gün içinde taburcu edilebilir. Bu yöntem, miyomların damarsal beslenmesini engellerken rahmi etkilemez, ağrıyı ve diğer semptomları azaltır.

Varikosel Tedavisi:
Testis damarlarının genişlemesiyle ortaya çıkan varikosel, kısırlığa neden olabilir. Varikosel tedavisi için cerrahi yöntemlerin yanı sıra ameliyatsız embolizasyon da uygulanabilir. Kasıktan girilerek genişlemiş damarların çeşitli maddelerle kapatılması, cerrahiye benzer sonuçlar sağlar.

Pelvik Konjesyon Sendromunda Embolizasyon (Kasık Bölgesi Varisleri):
Kronik kasık ağrıları, kadınların yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bir durumdur. Pelvik konjesyon sendromunda, anjiografi ile kasıktan girilerek varisli damarların kapatılmasıyla ağrılar azaltılabilir. Bu işlem, hastanın genellikle aynı gün taburcu edilmesine olanak tanır.

Dalak Embolizasyonu:
Büyümüş bir dalak, hipersplenizm belirtileriyle kendini gösterebilir. Dalak embolizasyonu, kasıktan yapılan anjiyografi ile dalak arterlerinin kısmen kapatılmasıdır. Bu yöntem, dalak boyutlarını küçültür ve belirtilerin gerilemesine yardımcı olur.

Renal Anjiomyolipomlarda Embolizasyon Tedavisi:
Böbrekteki anjiomyolipomlar, iyi huylu tümörlerdir. Embolizasyon, kasıktan girilerek böbrek damarından tümöral damarlanmanın kapatılmasıyla gerçekleştirilir. Büyük ve kanama riski taşıyan tümörlerin tedavisinde etkili bir yöntemdir.

Baş Boyun Tümörlerinde Embolizasyon:
Baş-boyun bölgesinde gelişen tümörlerin ameliyatları öncesinde, besleyici damarların embolizasyonu cerrahi işlemi güvenli hale getirebilir. Bu, hastaların daha hızlı iyileşmelerini sağlar.

Beyin anevrizmasının endovasküler tedavisi, invaziv cerrahi müdahaleye gerek kalmadan, damar içine yönlendirilen ince bir kateter aracılığıyla gerçekleştirilen bir tedavi yöntemidir. Bu tedavi, anevrizmanın damar içindeki yerine özel malzemeler kullanarak müdahale etmeyi amaçlar.

Endovasküler tedavi iki temel prosedürü içerir:

  1. Koiling (Dolaşım): Bu yöntemde, anevrizmanın içine katı metal tel veya bobinler yerleştirilir. Bu tel veya bobinler, anevrizmanın iç kısmını doldurarak kanın normal dolaşım yolundan uzaklaştırılmasını sağlar. Bu şekilde, anevrizmanın patlamasını önlemek ve kanamanın durdurulması amaçlanır.
  2. Stent Yerleştirme: Stent, genellikle anevrizma bölgesindeki damarı güçlendirmek ve korumak için kullanılır. Stent, damar içine yerleştirilen bir metal çerçevedir ve anevrizmanın bulunduğu alanda damarın yapısını destekleyerek genişlemesini engeller. Aynı zamanda, anevrizmanın daha fazla büyümesini önler.

Endovasküler tedavi, açık cerrahi müdahaleye göre birkaç avantaj sunabilir. Daha az invazif olması, kısa bir iyileşme süresi ve hastanede kalış süresi, bu tedavi yöntemini tercih edilebilir kılan faktörlerdir. Ancak, tedavi kararı her hasta için bireysel olarak değerlendirilmelidir. Beyin anevrizmalarının tipi, büyüklüğü, konumu ve hastanın genel sağlık durumu, hangi tedavi yönteminin en uygun olduğunu belirlemekte etkili olabilir.

Endovasküler tedavi, genellikle bir girişimsel radoloji veya nöroradyolog tarafından gerçekleştirilir ve gelişmiş görüntüleme teknikleri rehberliğinde yapılır. Bu tedavi seçeneğinin kullanılması, beyin anevrizmasının özelliklerine ve hastanın durumuna bağlı olarak belirlenir.

deneme bonusu veren siteler rulet stratejileri ve ipuclari sunan siteler turkçe altyazili porno grup sex
Deneme Bonusu Veren Siteler Ataköy Escort Deneme Bonusu deneme bonusu deneme bonusu veren siteler
van escort deneme bonusu güvenilir bahis siteleri casino